Pigment nedir tıpta ?

Cansu

New member
Pigment Nedir Tıpta? – Renklerin Altındaki İnsan Hikâyesi

Geçen yıl, tıp fakültesinde bir anatomi dersinden sonra sınıf arkadaşım Ayda bana dönüp “Pigment nedir, sadece renk midir yoksa bir anlamı daha mı var?” diye sormuştu. O soru, bir şekilde zihnime kazındı. Çünkü o an fark ettim — pigment sadece ciltte, gözde, kılda değil; hayatın her alanında gizli bir metafordu. Renk, yalnızca görsel bir durum değil, kimliğin, kültürün, hatta insan ruhunun da yansımasıydı.

Bir Sınıfta Başlayan Renkli Sohbet

Anatomi salonunda, isminin aksine pek az “canlılık” vardı. Formalin kokusu havayı doldurmuş, beyaz ışıklar her şeyi griye dönüştürmüştü. Ayda, ince yapılı, meraklı biriydi; duyguları hep yüzüne yansırdı. Yanımızdaki Kerem ise analitik düşünen, konuları hep sistematik çözen bir tipti.

Ayda’nın sorduğu “Pigment nedir?” sorusu, Kerem’in hemen ilgisini çekti.

> “Pigment, dokulara renk veren biyolojik maddelerdir,” dedi, tıbbi bir tonla.

> “Melanin, hemoglobin, bilirubin gibi. Renk farklılıkları bu maddelerin yoğunluğundan kaynaklanır.”

Ayda ise başını eğip şöyle dedi:

> “Yani tenimizdeki renk, sadece kimyasal bir fark mı? O zaman neden bu fark, insanlar arasında bu kadar büyük anlamlar yaratıyor?”

İşte o an, basit bir biyoloji konusu, tarih, toplum ve kimlik tartışmasına dönüştü.

Melanin: Hem Koruyucu Hem Sınır Çizen Bir Madde

Kerem tahtaya küçük bir güneş çizdi.

> “Bak, melanin bizi güneşin zararlı UV ışınlarından korur,” dedi.

> “Yani aslında koyu tenli insanlar evrimsel olarak daha dayanıklıdır.”

Ayda hemen atıldı:

> “Peki neden tarih boyunca koyu renkli insanlar ezilmiş, dışlanmış? Demek ki bilimsel gerçeklerle toplumsal algılar arasında kocaman bir uçurum var.”

Sessizlik oldu. Bu kez ben araya girdim.

“Pigment bir koruyucu olabilir ama insanlar onu bir ayrım aracına çevirdi. Tıpkı bir rengin yanlış ışık altında farklı görünmesi gibi.”

O an Kerem derin bir nefes aldı. “Demek ki biz tıpta sadece vücudu değil, algıyı da tedavi etmeliyiz,” dedi.

Belki farkında değildi ama bu, empatiyle bilimin buluştuğu nadir cümlelerden biriydi.

Renklerin Sosyal Anatomisi

Tarihe baktığımızda pigmentin yalnızca biyolojik değil, sosyolojik bir hikâyesi de var. 19. yüzyılda Avrupalı antropologlar, ten rengine göre “ırk” sınıflandırmaları yapmış, melanin düzeylerini medeniyet göstergesi gibi kullanmışlardı. Tıp, o dönemlerde tarafsız bir bilim olmaktan çıkıp, ideolojik bir araç haline gelmişti.

Bugün modern tıp bu hatayı düzeltmeye çalışıyor. Artık biliyoruz ki pigment farkı, genetik çeşitliliğin doğal bir sonucu; üstünlük ya da aşağılık göstergesi değil. Ancak hâlâ toplumun bazı katmanlarında bu “renk kodlamaları” devam ediyor.

Ayda bunu duyunca başını iki yana salladı. “Yani biz hâlâ melanin değil, önyargılarla zehirleniyoruz,” dedi.

Kerem de ona hak verdi: “İşte o yüzden pigmentin tıptaki anlamı kadar, toplumdaki anlamı da öğretilmeli.”

Empati ve Strateji Arasında Bir Köprü

Kerem’in bilimsel açıklamaları ne kadar netse, Ayda’nın bakışı da o kadar içtendi. Bir gün laboratuvarda mikroskop başında çalışırken Kerem bana döndü:

> “Ayda bazen fazla duygusal davranıyor ama bence bu iyi. Ben olaya sistem gibi bakıyorum; o ise hikâye gibi. Belki de ikisi birleşirse tıp gerçekten insanî olur.”

Bu cümle beni düşündürdü. Çünkü pigmentler de böyle değil mi? Bazısı derin, bazısı yüzeysel, ama hepsi bir arada olunca gerçek bir ton ortaya çıkıyor.

O gün sınıfta bir karar aldık: Pigmentin sadece biyolojik değil, insani tarafını da anlatan bir sunum yapacaktık. Ayda insan hikâyelerini anlatacaktı; Kerem verileri derleyecekti. Ben ise arada köprü olacaktım.

Sunum Günü: Bilimle Duygunun Dansı

Sunum günü geldiğinde, Kerem grafiklerle başladı.

Melanin üretimini kontrol eden tirozinaz enziminden bahsetti, albino bireylerde bu enzimin eksikliğinin nasıl renk kaybına yol açtığını anlattı.

Ayda ise ikinci slaytta bir Afrika atasözünü ekrana yansıttı:

> “Güneşin altında hepimiz aynı gölgedeyiz.”

Ardından cilt tonuna göre değişen sosyal davranışlardan bahsetti, sağlık sistemlerinde ten rengine göre yapılan bilinçsiz önyargılara değindi. Mesela koyu tenli hastalarda cilt hastalıklarının geç fark edilmesi ya da ağrı şikayetlerinin daha az ciddiye alınması… (Kaynak: JAMA Dermatology, 2021).

Salon sessizdi. Çünkü herkes anladı: Pigmentin hikayesi, insanlığın hikayesiydi.

Tarihten Günümüze: Renklerin Tıbbı ve Ahlakı

Antik Mısır’da pigmentler sadece güzellik için değil, kutsallık için de kullanılırdı. Melanin tanrısal koruma olarak görülür, vücut boyalarıyla kimlik inşa edilirdi. Bugünse pigmentler hâlâ kimliğin parçası ama ne yazık ki bazen ayrımın da aracı.

Kerem sunumun sonunda şunu söyledi:

> “Bilim, renk farkını açıklayabilir ama renk eşitsizliğini ortadan kaldırmak için etik gerekir.”

Ayda ekledi:

> “Empati, melanin gibi olmalı. Fazlası değil ama eksikliği de zararlı.”

O gün sınıftan çıktığımızda üçümüz de farklı düşündük. Pigmentin sadece bir “renk maddesi” olmadığını değil, hayatın içindeki görünmez bağları da temsil ettiğini fark ettik.

Forum Tartışması: Senin Pigmentin Ne Söylüyor?

Şimdi size sorayım:

– Sizce renk, sadece biyolojik bir rastlantı mı, yoksa bir iletişim biçimi mi?

– Eğer herkesin “pigmenti” farklıysa, belki de farklılık değil, uyum konuşulmalı?

– Ve tıp, yalnızca vücudu değil, toplumu da iyileştirebilir mi?

Belki de pigmentin devamı, tam burada başlıyor: Bilimle vicdanın buluştuğu yerde.

Sonuç: Rengin Altındaki İnsan

Pigment, tıpta dokuya renk verir; ama insanda anlam verir. Melanin, hemoglobin, bilirubin… Hepsi birer kimyasal değil, birer hikâye taşıyıcısı.

Belki de mesele “pigment nedir” değil, “pigment bize ne anlatır” sorusudur. Çünkü her insanın teninde, gözünde, ruhunda taşıdığı bir renk vardır — ve o renk, tüm bilimin ötesinde, insan olmanın rengidir.